15 Haziran 2011 Çarşamba

Grissini - Galeta

Yazmaya başlıyordu pencereden giren rüzgara karşı konumlanmış eski masanın başında... Kafasında geçmişi sorguluyor, yepyeni kurgular kuruyor, büyük bir şevkle klavyenin harflerini tuşluyordu. Kelimeler aklında uçuşup cümlelerin dallarına birer birer oturuyor, gözden geçirmek üzere yeniden okuduğunda, okuduğundan hoşnut görünüyordu. Genç kadın, yazmayı konuşmaktan daha iyi yapıyordu. Yıllardır içine attığı ne dert varsa hepsini döküyordu satırlara...Bazen yazması son derece mahrem anlara girdiğini farkediyor ama yine de devam etmek istiyordu. Kendine sansür yapmayı daha samimiyetsiz buluyordu. Bu oydu ve onun kalemiydi.
Bazen de onu hayatta en çok hırpalayan anlara geliyordu yazmak. Kadın duraksamadan yazmaya devam ederse hıçkırıklara boğulacağını hissediyor ve anında uzaklaşıyordu bilgisayar ekranından. Elleri titriyor, üzülüyordu ve uzun bir süre de kendine gelemiyordu. Peki ama neden? Çünkü yeniden yaşıyordu olan biteni. Sanki o zor günler geri gelecekmiş gibi korkuyor, panik oluyordu. Oysaki paylaşmak istiyordu yaşananları. Her kadının, her anne adayının, her eşin ondan öğreneceği pek çok şey olabilirdi. Ama yazmaya gerçekten tutkuyla bağlı olan kadın bu sorumluluğu bir türlü üzerine alamıyordu. 
Uzaklara dalan gözleri ıslanıyor, bugünleri için şükrediyordu. Yazmalıydı, durmamalıydı. Parmaklarının ucundaki hayat satırları yazılmak için sırasını bekliyordu. Kafasını toparladığında ve hazır olduğunda...




Tamam İrmik hanım'ın fransız tatlıları blogumun ismi ama ben bugün bir ilk yaparak bir tuzlu tarifi paylaşacağım sizinle. Fransızların meşhur grissinisi bizim dilimizdeki adıyla galetayı.
Her midem kazındığında yakınımda kendi yaptığım galetalardan bulunsun diyorsanız işte tarifi.
Öyle sanıldığı kadar da zor değil üstelik...


Yaklaşık 400 gr. grissini için gerekli malzemeler,
400 gr. un
100 gr. kepek (kepeksiz isterseniz 500gr. un / dilerseniz tam buğday unu)
10 gr. şeker
15 gr. tuz
15 gr. yaş maya
25 gr. zeytinyağı
250 ml. su


Önce tüm kuru malzemeleri bie kapta karıştırın sonra maya ve suyu ilave edin. İster elle isterse mikserde hamur başlığıyla karıştırın. Bir kaç saat buzdolabında dinlendirin.
Fırın tepsisine dilediğiniz kalınlıkta fırın tepsisi boyunca açın ve dizin. Üzerlerine susam, haşhaş, anason, çörek otuyla süsleyin. Boylarını hesaplayıp eşit uzunlukta parçaları bıçakla işaretleyin. Dikkat!!! kesmeyin sadece belirgin şekilde işaretleyin. 200 derecede 15 dakika kadar pişirin. Belirlediğiniz yerlerden kırarak, servise hazır hale getirin.
Hava alamayan kavanozlarda bir haftaya kadar dayanacak olan galetalarınızı afiyetle tüketin.
Tatlı sevenlere bir tüyo: dilerseniz tuzun yerine şekeri koyup eritilmiş çikolataya uçlarını batırarak çikolatalı galetalar yapabilirsiniz...






Form tutkunlarına şiddetle önerilir...

14 Haziran 2011 Salı

İğde kokusu ve Parfait au citron

Parfait au citron (okunuşu:parfe o sitron)
Limonlu Parfe


Gençliğimin Ankara'sını daha yeşil ama daha kasvetli buldum son ziyaretimde. Sokakları o en sevdiğim iğde kokusu sarmıştı ama nüfusun hızla artışı ile ilgili olarak metrekareye düşen insan sayısı oldukça fazlaydı. Eskisehir yolu üzerindeki köhne arazilere plazaların dikildiğini görmek de hayli ilginçti. Ah o yolun bir dili olsa da konuşsa... Sabah akşam gitgit bitmezdi o mesafe, ama yolların genişlemesiyle eskiden 45 dakikada gidilen yol 6-7 dakikaya düşmüş artık. Bedenimizin küçüklüğünden midir bilinmez, yollar, binalar daha uzun daha büyük görünürdü eskiden. Şimdi ise hep ufak kalıyor. Büyüklük artık çağın gereği. Herşey mümkün olduğunca iri, uzun yada geniş... Manhattan'da da kendimi böcek gibi hissedişimde bundandı sanırım. 
Zamanda bir başka akıyor artık. Dakikalar günler birbirini kovalıyor. Ürettiklerimiz tükettiklerimizden çok daha az. İlişkiler de kopuk...Halbuki en son teknoloji ürünleri elimizin altında. Bir sanallıktır gidiyor. Zehirlenmeye devam ediyoruz hergün, yeniden. 
Bu aradan facebook sayfamdaki meyve anketime katılımlar için teşekkürler. Hiçbiriniz limon demediniz diye değil, artık sıcakların nihayet kendini hissettirdiği şu günlerde daha soğuk ve daha hafif bir lezzet sunmak istediğim içindir bu limonlu tarif. Benim tatlılardaki en vazgeçilmez malzememdir.


Limonlu Parfe 
Bu arada bir sonraki tarifim de yine parfe kadara nostaljik bir olacak sanırım: Frigo, sinemanın vazgeçilmez tatlısı.


Şimdi uygulaması kolay ve enfes tarifimize geçelim.
Ne idüğü belirsiz dondurmalara bir alternatif olsun.


200 ml. krema
1 poşet krem şanti
1 su bardağına yakın şeker
yarım su bardağı süt
1 liomun suyu ve kabuğu
1 paket vanilya
2 paket tart jöle (şart değil)
Beyaz pandispanya, petibör bisküvi veya hiçbiri




Yapılışı: 
Şeker ile kremayı çırpın, süt, şanti, vanilya, limon suyu ve kabuğu biraz daha çırpın.
En son kek veya bisküvi parçacıklarını atın. Ezmeden karışıtırın. Kalıba dökün ve buzdolabında biraz dinlendirin. Sonra mutlaka derin dondurcuya atın.Üzerine hafif sarı gıda boyası ile renklendireceğiniz tart jölesinden dökün veya hiç kullanmayın. Kalıptan çıkınca serviste zorlanırsanız moralinizi bozmayın tıpkı dondurma gibi kaşıkla kuplara koyup servis edin. İlla kalıp porsiyon olma zorunluluğu yok.