13 Aralık 2010 Pazartesi

Paris:Keşfetmek

Merhaba tatlıseverler,
Paris sokakları yılbaşı telaşına büründü tamamıyla. Herkeste çılgın bir alışveriş telaşı. Her yer ışıl ışıl. Sokaklar soğuğa rağmen hareketli...
Öncelikle haftanın keşfini paylaşmak istiyorum sizlerle. Paris'in bence en lezzetli chaussons aux pommes'unu (okunuşu: şoson o pom anlamı: elmalı pabuç) ve pain au chocolat'sını (pen o şokola anlamı çikolatalı ekmek) tadabileceğiniz bir mekan:
Blé Sucré (anlamı: şekerli buğday)

Bastille yakınlarında. Paris'in en sevdiğim Marais sokaklarında uzun uzun gezebildiğim bir günü, açığa çıkan enerji ihtiyacımı karşılamak üzere hedef pastaneme kitlendim. Marais'den de yaklaşık 25 dakika daha yürüyerek Blé Sucré'ye ulaştım. Küçük bir dükkan ama hayli kalabalık. Çeşit çeşit ekmekler, tatlılar, çikolatalar ve atıştırmalıklar. Temel pastacılık grubumdan Japon arkadaşım Gaku diploma sonrası stajını burada yaptı. Satıştaki bayanlara onun selamını iletince fotoğraf çekme iznini de kapmış oldum. Yoksa Paris'te pastanelerde fotoğraf çekmenize imkan yok. Bağırıp çağırırlar size. Ama biz keşif avcılarını durdurmak zor. Hatta bir keresinde bir vitrinin fotoğrafını çekmek için beraber gezdiğim arkadaşları içeri gönderdim satıştakileri oyalasınlar diye!!! O kadar ciddi risk anlayacağınız!

Meşhur elmalı pabuç...

Gelelim Paris'te bu haftama;
Aslında tam metro haritasını kullanmadan eve dönüş yolunu bulmayı, tam adres soranlara yön göstermeyi, tam sıkışık masalarda dipdibe yemek yemeyi becerebiliyordum ki geri dönüş için gerisayar buldum kendimi. Bal yanaklı kızıma, eşime, aileme, dostlarıma en kısası evime geri dönmenin heyecanı var şimdi yüreğimde. Soğuk ama romantik Paris'ten ayrılma zamanı yaklaşıyor.
Bu hafta içinde Paris'in en muhteşem konser salonlarından birinde bir konsere katılma fırsatım oldu. İstanbul'dan ayrıldığım ilk haftasonu Monalisa'ya koşup içimi dökmem gibi, bu konserde beni bambaşka dünyalara götürdü. Hele muhteşem kostümüyle soprano Sandrine Piau sahneye çıktığında hayranlıktan ağzım açık kaldı. Bu konsere, ev sahibimin keman sanatçısı ve rejisör oğlu François tarafından davet edildim. Konser programı geçen cuma intihar ederek yaşamına bir otel odasında veda eden mesai arkadaşlar Pierre'e adanmıştı. Ve sopranonun performansı sırasında tüm salonun sessiz kalarak anısına saygı göstermemizi istediler. Tüylerim diken diken izledim her ayrıntıyı. Dramlar dramlar ve müzik.
Ama beni sevindiren olaylarda oldu...
Geçenlerde okul arkadaşımın ders arasında okuduğu kitaba ilişti gözüm ve ''the fourty rules of love'' diye sesli okudum ve tam soyunma odasına yönelecekken ismin bana birşeyler çağrıştırdığını hatırladım. Hemen dönüp kitabın altına baktım. Elif Shafak yazıyordu... Amerikalı arkadaşım Jamie kitapçıda kendine kitap ararken konusu ilginç gelmiş ve almaya karar vermiş. Nasıl mutlu oldum, nasıl? Hintli arkadaşım Neha'da uzun uzun Orhan Pamuk'a hayranlığından bahsetti bana. Ne mutlu ki bizi edebiyatta uluslararası alanda temsil eden yazarlarımız var! Keşke çeviriye layık diğer yazarlarıda yurtdışında kitap raflarında görebilsek. Bu konudaki girişimlerimiz malesef çok yetersiz. Ayrıca İstanbul'da olmayabilirm ama Elif Şafak'ın yeni kitabının da piyasaya çıktığı haberini de aldım, zira kendisini tweeter'dan takipteyim...




Soprano Sandrine Piau




Theatre Champs Elysees

Okulda neler mi yaptık? En heyecanla beklediğim boulangerie dersi yani ekmek yapımı bu haftaydı. Bagetten kepekliye türlü fransız ekmeğinin yapımımı öğrendik. Bence daha çok zaman ayırmalıydık bu derse ama program bu kadarına müsaade ediyor sanırım.

Ve geleneksel Croquembouche (okunuşu krokambuş anlamı ağızda kıtırdayan)
Üzeri karamel kaplı, içi krema dolu bu topçukları bir heykel gibi krokan tabakların üzerine dizerken dışarıda lapa lapa kar yağıyordu. Her seferinde yaptıklarımızı büyük bir onurla evlerine götüren biz çareyi bu dersin sonunda tatlıyı parçalara bölüp kutularımıza koymakta bulduk, içimiz her ne kadar acısa da!!

Fransızlar bu zarif tatlıyı düğün pastası olarak yapıyorlar. Bizdeki kadar kalabalık düğünler yapmadıkları burdan belli. Çünkü maksimum 50 kişilik hazırlanabiliyor. Hepsi yenilebilir malzemeden oluşan bu sanat eserini yapmak zorlu ama bir o kadar da keyifli...

to be continued...


5 yorum:

Bir Dut Masalı - nUnU dedi ki...

ah ah ..
dönsen bir türlü
dönmesen başka türlü :))

ekmekler müthiş, diğerleride elbet..
bende naçizane ! mini boyda geçen sene hazırlamaya çalışmış, çok çok hızlı ve acil yapmıştım.
dilerim bu sene daha fazla vakit ayırabilirim.
sizinki gibi olmaz elbette :)
sevgiler...

Fatma dedi ki...

Pariste günleriniz güzel geçiyor belli:) Tatlı da muhteşem görünüyor. Öğrenme, keşfetme heyecanınız ne kadar güzel. Kolay gelsin size, yeni bir sürü planınız vardır değil mi ülkeye döndüğünüzde?

Adsız dedi ki...

Ay ne komiksin Esra... Ilahi, sabah sabah yazin hem iyi geldi, hemde komik. Ciddi ciddi okurken - to be continued...- gorunce kocaman bir siritma geldi yuzume :) Bu arada yaptiginda nefis gorunuyor. Ellerine saglik... Nesli

AFIRDITA ZEYNEP KUKA BAK dedi ki...

harikasın harika;)))sanki ben de seninle oralarda dolanıyorum... peşinde "sessiz sedasız";)))tekrar mı evlensek ümdimle de şu pastadan yapsan bize sırf seyretmelik yani:)))

*kelebekana*-* dedi ki...

BAŞTAN SONA BÜTÜN FRANSA YAZINIZI ZEVKLE OKUDUM ..VE RESMİNİZİ GÖRÜNCE NE KADAR GENÇMİŞ DEDİM KENDİ KENDİME BEN ELLİLERİNDE BİR İRMİK HANIM BEKLİYORMUŞUM MEĞER ;))ŞİMDİ BU ÖĞRENDİĞİNİZ GÜZELLİKLERİ BİZLERLE DE PAYLAŞMANIZI SABIRSIZLIKLA BEKLİYORUM ..