9 Mart 2010 Salı

Çıraklık

Eğitim, her işin başı eğitim. Doğrusunu öğrenmek, uygulamalar yapabilmek, kendini geliştirmek. Belli bir yaştan sonra tamamen farklı bir alanda başarılı olma çabası. En iyisi olmak. Yaptığın işin en iyisi olmaya çalışmak. Hangi meslek olursa olsun. Çocuğuma öğreteceğim tek ve en önemli konu başlığı. Aşcı mı olacaksın, ol, ama en iyisi olmaya çalış; portakal mı üreteceksin, üret, ama en iyisini üretmeye çalış. Ancak bu şekilde hem sevdiğin işi yapmış olursun, hem de kendine özgüvenin tam olur. Her meslek koluna ciddi yaklaşılsın istiyorum. Gelişime açık, iletişime, eleştirilere açık, üreten nesiller benim hayalim. İstediği mesleği seçebilme hürriyetine sahip nesiller. Dayatılmayan, ezberci olmayan özgür bir gençlik. Ben de bu tercihi bu yaşlarımda yapabilme fırsatı buldum. Arkamda biricik eşimin sonsuz desteği bu yola baş koydum. Önce eğitim dedi bana, tamam dedim. Kendimden yaşca hayli küçük dünyanın her yerinden gençlerle aynı mutfağa girdim Paris Cordon Blue'de. Dönem arkadaşlarım beni ''boss'' yani ''patron'' diye çağırıyorlardı. Çünkü onlara göre daha olgun ve mutfakta daha tecrübeliydim. 35 gün boyunca her gün iki demo, iki uygulama toplam 9 saat ayakta ama büyük bir mutlulukla çalıştım. Şeflerin olağanüstü becerileri her gün beni hayretlere düşürdü. Paris pastanelerinin tezgahlarında gördüğüm tatlılar beni ''iyi ki burdayım'' diye düşündürdü. Geceleri ayağımın altında yastıkla uyurken Ege kıyılarında emanet bıraktığım kızımı düşündüm. Benim minik ilham perim. ''Annen bunu senin için başaracak'' dedim kendi kendime.
Şimdi yine eğitime devam diyorum. Temeller atıldı, tecrübeye ihtiyaç var. İstanbul'da çıraklık arıyorum harıl harıl. Bu arada çevreden gelen siparişlere de hayır demiyorum elbette.
İrmik Hanım'ın mutfak kurallarını uyguluyorum. Okulda öğrendiğim her bilgiyi ev ortamına uyarlıyorum. Bu blogda da sizlerle güncemi paylaşıyorum tabii ki enfes fransız tatlılarının tarifleri eşliğinde...
Herkes kaliteli, unutulmayacak lezzette tatlı yesin istiyorum. Porsiyonu ufak olsun ama tatlı evimizden eksik olmasın istiyorum. Enerji kaynağımız, mutluluk nedenimiz olsun. Çocuklarımızla mutfağa girme bahanemiz olsun istiyorum. Yoksa bir düşünün, hayat zaten yeterince kasvetli değil mi? Tıpkı bugünlerdeki İstanbul havası gibi...
devam edeceğim...





Hiç yorum yok: