25 Ağustos 2022 Perşembe

9.yıla doğru

İrmik Hanım Patisserie Urla Ekim ayında 9.yılını kutlayacak.

Su gibi akan zaman, binlerce insana hizmet, tonlarca tereyağı, milyonlarca yumurta, en önemlisi sonsuz üretim sevgimizle dolu dolu bir 9 yıl. Her gün sil baştan doldurulan taptaze bir vitrin. 

Sıfır sentetik saf lezzet içeren enfes tatlılar, dondurma çeşitleri.


Araya giren, yapmaktan sonsuz mutlu olduğumuz binlerce tasarım pasta...

Her sabah klasikler eşliğinde içtiğim kahvemin ardından hem evimin hem ikinci evim dükkanımın gündemini planlamakla başlayan Urla günlerim. Kalabalıklaşan Urla. Villaların yerleştiği tarım arazileri. Urla halkının mülklerini değerlendirme telaşı. Belki bir uyanış belki bir vah vah dönemi. Öyle ya da böyle Urla'nın en parlak dönemi. Ayağımızı mı sürüdük nedir? 

İlk zamanlarda tüm eksikler için planlama yaparak İzmir'e gider yüklenir dönerdik ihtiyaçlarımızı. Şimdilerde artan mekanlar sayesinde tüm tedarikçilerimiz kapımıza kadar getiriyor kahvemizden şekerimize. E bu da önemli bir şey. Bazen haftalarca İzmir'e gitmediğm oluyor.

Ama keçi sütümüzü hala biz gidip çiftliğinden alıyoruz. Bu sene Ulamış'tan. Üretici var diye en azından şükür ediyoruz. Bu zamanda hayvancılık çok özverili iş. 

Katkısız, boyasız Türkiye'nin en dürüst dondurmalarından birini servis ediyoruz. Tam 9 yıldır. Dile kolay.

Ve acıbadem... Yok satıyoruz.




Bu sene kızımız Defne 17 yaşına girdi. Üniversiteye hazırlık yılı başlıyor. Ben belki pastacı olur demiştim ama nasıl olduysa babası ve benim asıl mesleğimiz olan fen bilimlerini seçti. Doktor ve biyolog olmak evde ister istemez kendi etkisini yaratıyor sanırım. Bakalım hedeflerine ulaşabilecek mi? En azından yine tatlı bir destek yapacağım kızıma bu süreçte.



Son 2 yıldır yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen biz ekibim ve ailem ile birlikte yılmadan üretmeye devam ediyoruz. 
Özverimiz çok büyük.
Bize olan inancınızdan dolayı çok büyük minnet borçluyuz..
Kulaktan kulağa bizi tanıtıp, sevdiklerinizi bize yönlendirdiğiniz için sağolun varolun.
İrmik hanım yazılarına devam edecek...Tariflerimden denemeyi unutmayın.

25 Aralık 2019 Çarşamba

İrmik Hanım Patisserie Urla

Çok değerli blog takipçilerim bir işletme hele hele de bir pastane işletmek o kadar meşakkatliymiş ki, zaman su gibi akıyor, günler günleri mevsimler mevsimleri kovalıyor... Artık daha sık yazacağım. Neden durdum onu da anlamıyorum zaten. Sizlerle paylaşabileceğim o kadar iyi kötü maceram oldu ki! Ama dediğim gibi üretim ve idare telaşı zorladı bu süreçte.
İzmir’de çoğu İzmir’linin bilmediği bir Urla sokağında beş yılı doldurduk çok şükür. Urla’da yaşayan ları sokağa çektik; yaşadıkları yerde de gelen misafirlerini ağırlayacak mekanlar yarattık. Hep birlikte büyük özverilerle. Öncülük etmekten hep gurur duydum asla böbürlenmedim. Beni olduğum gibi kabul etmeleri için elimden geleni yaptım. Bir ekip yetiştirdim. Aralarında beni hayal kırıklıklarına uğratanlarda oldu, başarılarıyla  onur duyduklarımda. İlk günkü tatta yaptığımız tatlılarımızı 5 yılda hep aynı çizgide yapmaya çalıştık hem de Türkiye gibi bir memlekette. Mevsimin güzelliklerini vitrinimize yansıttık. Yerel üreticiyi ve esnafı elimden geldiğince destekledim. Birbirimizden beslenmeliyiz  dedim. Bazıları kabul gördü bazıları hüsranla sonuçlandı. Ama ben doğru bildiğimden vazgeçmedim. İyi bir anne ve eş olmayı da ihmal etmedim. Evime hasret günlerim oldu. Ama yine de yemeğimizi yapmadan evden çıkmadım. Ailemin desteği olmadan zaten bunların hiçbiri gerçekleşemezdi. Hepsi en değerlim.
Instagram bu aralıkta pek popüler oldu. İrmik Hanım Patisserie hesabı bugün tamamı organik 9900 takipçisi var. 10.000 olduğunda burada yazdıklarımı bir link ile ekleyebilecekmişim çok harika bir olay... Takip etmeyen varsa lütfen takibe başlasın bizi.
İlham kaynağı olduğum zamanlar oldu. Üniversitelerden davetler aldım. Gastronomi öğrencilerine ders verdim.  Pek çok programdan davet aldım. Blogger arkadaşlar , gazete köşe yazarları mekanlarımızın ve ürünlerimizin  ününe ün kattırdı. Kimler gelmedi ki bize ağız tatlandırmaya? Mutfaktan sonra bir alt sokakta da şube açtık. Baktım benim canım tatlılarımı oturup keyifle yemek istiyorlar, ilk kış 30 metrekarede 6-7 masada ağırlarken bulduk kendimizi. Kimse de şikayetçi olmadı gerçi, fransız cafeler gibi dipdibe yediler içtiler. Gelene yer verdiler, dünya güzeli bir misafir grubumuz oldu zamanla. Eski bir rum evinin bahçesini kiraladık ve günlük tazecik tatlarımızı oraya da taşıdık. Yani toplamda 20 metrekare olan mutfağımızdan inanılmaz işler çıkardık. Bilhassa yaz aylarında günaşırı 50 lt keçi sütünü dondurmaya çevirdik. Sıfır katkı ile inanılmaz bir dondurma yaptık çok sevildi. Pastacı olacağım derken dondurmacı da oldum.
Yolda selam verdiler bana. Urla küçük yer, bir baktım meşhur olmuşum. İnanılmaz bir sosyal çevrem oldu haliyle. O kadar değerli ki hepsi...
Urla’da çok tanındı son yıllarda. Gelen gideni çok oldu. Festival zamanları yerli turist akınına uğradı.
Gözde bir yaşam alanı olunca ihtiyaçlar arttı, mekanlar çoğaldı, nüfus arttı. Ama Urla hep güzel hep özel kaldı.
Buradan tüm tatlıseverlerime harika bir yeni yıl diliyorum şimdiden. 2 0 2 0 uğurlu ve bereketli gelsin. Tüm dilekleriniz gerçekleşsin. Bu dileklerinizden biri de İrmik Hanım’a ziyaret olsun Her birinizle tanışmak bana mutluluk verir. Artık evimden yazmıyorum, yerim adresim belli.
Hepinize yeniden kocaman bir merhaba.
Tarif paylaşmaya da devam edeceğim söz...




28 Mart 2016 Pazartesi

Çalışmak çalışmak çalışmak


Pek değerli İrmik Hanım takipçilerim,
Son bir yıldır sizlere takip edilecek bir tarif paylaşamamanın nedenini az çok tahmin edersiniz.
İrmik Hanım Patisserie Urla'da çalışmaktan arta kalan zamanlarımı aileme ayırabilmem.
İnsanın kendi yerini işletmesi inanılmaz meşakkatli ve sorumluluk isteyen bir işmiş hakikaten. Fiziksel anlamda güç isteyen ama en azından çirkinliklerle dolu dünyada tatlı bir şeyler yapıp paylaşmanın hazzıyla bu gücü bulduran bir meslek; pastacılık...
İnanılmaz bir hızla kulaktan kulağa yayılan ünümüz her geçen gün artan bir ilgiyle devam ediyor. Sadece İzmir merkez, Çeşme ve yakın çevre değil, Türkiye'nin dört bir yanından insanlar geliyor tatlılarımızı keşfetmeye. Sosyal medyanın gücü muhteşem.
Pastanemden herkesin mutlu ayrılmasını hedefliyorum. Müşterilerimle tek tek ilgilenmeyi seviyorum. 
Kaç defa Urla'ya yerleşme projemizi anlattığımı hatırlamıyorum inanın. 
İlham vereyim istiyorum, cesaret vereyim....








 Uğramayan eş dost ahbap kalmadı... Her ziyaret beni ayrı mutlu etti, kimileriyle yeterince ilgilenememenin üzüntüsünü yaşadım çalışmaktan. Bilhassa yaz sezonumuz çok hareketli geçiyor.


13 Ağustos 2015... Defneciğin 10. yaşgününden...


1. Enginar festivali'de bizim ilk yılımıza denk geldi. Yoğun ilgiye rağmen başarıyla altından kalktık. Dondurmamızın tümü ilk günden bitince, gece üçe kadar yeniden dondurma yaparak festivale katılanlara dondurmamızdan sunmaya devam ettik. 

Canlı çiçekle, canlı meyveyle, şeker hamuru figürlerle ve herşeyden önemlisi farklı tatlarla, enfes pastalar yaratıyoruz. Pastalarımızın kekini katkı maddesi kullanmadan hazırlıyor, içine ev yapımı pastacı kreması ve belçika çikolatası kullanıyoruz.


 Ekip olarak çok çalışıyoruz...Üretimin gücüne inanıyoruz. 


Ve ünlüler... Ayhan Sicimoğlu ve ben Malgaca Pazarı'nda. Kendisine dondurmamızı tattırdık. Programında da yer aldık.


İlk tanıştığımız günden bu yana benden desteğini eksik etmeyen acıbademimizin hayranı sevgili Nilay Örnek...


Çok sevgili Altan Gördüm, müdavimlerimizden. Urla'ya her geldiğinde uğrar...



Dünyalar iyisi Aytaç Kardüz ve çok sevgili Tomris Çetinel...


Dereotlu çöreğimi Milliyet'teki köşesinde devleştiren ve bu sayede bana pek çok okuyucusunu yönlendiren sayın Güngör Uras ve zarif eşi...



Çok değerli Sunay Akın'ın ziyareti ve instagram sayfasında hakkımızda paylaştıkları...

Elbette ki pek kıymetli blogger arkadaşlar... Sizleri unutmamalıyım. Instagram'da ziyaretlerini paylaşarak beni tanıtan tüm keşifçi, fotoğrafçı, yaratıcı arkadaşlara ayrıca bir teşekkür borçluyum.
Foursquare, Swarm, tripadvisor gibi sitelere yorum bırakan tatlıseverler, sizlere de teşekkürler.
Benden abonelik kartı talep eden müdavimlerime gitsin en büyük teşekkür...


Meşhur dondurmamız. Mevsim meyvesi, %100 keçi sütü ve yerli salepten ürettiğimiz dondurmamızla körfezin en iyi dondurmacıları arasına girmeye adayız. Çok çok üretmiyoruz çünkü kaliteden ödün vermek istemiyoruz.
 Fıstıklı dondurmamızın rengini soluk bulanlar, boya veya başka katkı maddesi içermediğini biliyorlar artık. Zencefilin aroması koymuyoruz, bizzat-i kendisini rendeliyoruz. Karadutu dalından toplayıp aynı gün dondurma yaptığımız oldu. Tadını bilenler bilmeyenlere anlatsın lütfen.


İnstagramda takipçilerimiz tarafından ''efsane'' olarak tanımlanan brovnimiz...Hep yapıyorum, herkese yedireceğim...


Neredeyse geçtiğimiz yazın tek kaçamağı Sakız Adası'na oldu. Oradan sakız aldım. Orjinal ada sakızıyla ne tatlılar ne dondurmalar yaptım bilseniz...


Şık sempatik ve sade pastaları hep sevdim. Müşterilerimde benimle hep aynı fikirdeler sağolsunlar. Kimse şantili pasta istemedi. İsteselerde yapmazdım, ama isteyen de olmadı, artık kendimi nasıl güzel anlattımsa? 


Çekirdekten kahve sunuyoruz tatlılarımızın yanına... Kış zamanı ev yapımı saleple ısıtıyoruz içleri, az şekerli bol tarçınlı... ve yine ev yapımı %100 belçikalı sıcak çikolata, yazları ise pembe limonata ve gerçek dondurmayla milkshake... 


 Yaptığım gün tükenen makaronlarım...


 Ve mutluluklarına ortak olduklarımız...


Daha neler neler? Ne heyecanlar, ne hikayeler... Belki yorucu ama inanılmaz keyifli... 

Oh biraz hasret giderdim sizlerle iyi geldi.
Bir dönem tariflerime ara veriyorum.
Ama yazılarım devam edecek. 
Ne hikayeler biriktiriyorum bilemezsiniz...
İnsana hizmet zor, zoru başarmaya çalışıyoruz. 
Anlayışınız için teşekkürler...
Sevgiler,
e




27 Şubat 2015 Cuma

Hayalden gerçeğe...

Tatlı yolculuğuma çıkalı yaklaşık 6 yıl oldu. Bu yolculuğun ilk durağı olan, 2009 senesinde gittiğim ilk Cordon Bleu kursundan sonra evde büyük bir heyecanla pişirdiğim kruvasanımı tadan eşimin verdiği ilk tepkisi ''bu kruvasanları herkes yemeli, enfes'' olmuştu. Beni hep cesaretlendiren eşimle, aynı emin adımlarla yürüyerek, azimle, çoğumuzun hayali olan ''ege'nin bir sahil kasabasında yaşamak istiyorum'' projesi kapsamında 2013 yazında yerleştiğimiz Urla'da tamamen şans eseri karşıma çıkan dükkanımı bulana dek herşey bir hayaldi benim için. Artık kruvasanlarımı ve diğer bildiğim gördüğüm deneyimlediğim tüm güzel tatları paylaşacak bir mekan bulmuştum ve hedefe kilitlendim. Aylardır sessizliğimde bu yüzdendi. İrmik Hanım oldu pastanemin adı. Tamamen gırgırına bulduğum, irmikli tatlılara olan sevgimden doğan bu isim şimdi Türk Patent Enstitüsü'nde marka olma sırasını bekliyor.

Çevremdeki tüm güzel insanların dualarıyla, değerli destekleriyle çıktığım bu yolculukta beni tüm içtenliğiyle karşılayan Sanat sokağı esnafına, eline hediyesini alıp tebriğe gelen sevgili muhtarıma, ''acaba sizde meze var mı'' diye soran, ama aslında beze isteyen küçük kıza, adımın geçtiği Pegasus Şubat sayısını koşa koşa bana getiren değerli müşterime, açılışımı gerçekleştiren belediye başkanımız Sibel Uyar'a, Kosgeb Müdürü Mustafa Çanakçı'ya, Urla halkına, beni hiç yalnız bırakmayan tüm İzmir'li arkadaşlarıma, şimdiden müdavimlerime, açılış günü çiçekleriyle dükkanımı çiçek sarayına çeviren, beni unutmayan dostlarıma, logomu ve web sayfamı tasarlayan sevgili İrem'e, hayalimdeki dükkanı yaratan tüm ustalarıma, bu macerada yolumuzun birleştiği, mesleğe gönlünü vermiş değerli ustam Rıza Yüce'ye, ve aileme, ve güneşim kızıma ve de büyük aşkıma teşekkürü borç bilirim.


En büyük zenginliğim sizlersiniz. Şimdilerde yepyeni insanlar tanımanın keyfini yaşıyorum.
Tariflerimi sanal ortamda sizlerle paylaşırken ne keyif alıyordum şimdi ise tattırma şansım var, değmeyin keyfime. Allah mahçup etmesin ne diyeyim...
Urla'ya bir renk katabildiysem ne mutlu bana...


17 Ocak günü resmen açılan pastanemde neler pişiyor peki?
Kruvasan bir numaramız…
Ekler, fransız pastaları, tartoletler, tartlar, kurabiyeler, glutensiz ve diyabetik ürünler, acıbademin kralı, brovniler, milföy, çörekler, kapkek ve siparişle yaptığımız kutlama pastaları.




Eskiden bir rum ermeni sokağı olan sanat sokağı, yapısı itibarıyla ruhu olan gökyüzünü görebildiğiniz uzun uzadıya yürüyerek eski binaların tadını çıkarabildiğiniz bir sokak…
Yolu düşen herkesi bekliyorum…

Ve tarifim
Kuru incirli&fındıklı turta

6 kişilik turta kalıbınızı hazırlayın. En altına yağlı kağıt serin.
200 gram kuru inciri minik minik parçalayın ve suyla iyice yıkayıp biraz bekletin. Dilerseniz portakal suyunda da bekletebilirsiniz.
100 gr. iri dövülmüş fındığa 150 gr. eritilmiş tereyağını, 200gr. unu, bir tutam tuzu ve 150 gr. şekeri ekleyin ve hamur yapın.
Kalıbın dibine bu hamurun yarısını üzerine suda beklettiğiniz incirin tamamını yayın ve kalan hamurla incirin üzerini örtün.
180 derecede 25 dakika pişirin.
Tadına doyamayacaksınız.

BURADAN GEÇTİĞİMİZ HAFTA KAYBETTİĞİMİZ, ESKİ MESAİ ARKADAŞIM, DÜNYALAR İYİSİ TUBA KAHRAMAN'I RAHMETLE ANIYOR, VE MEME KANSERİNE KARŞI HEPİNİZİ BİLİNÇLİ OLMAYA ÇAĞIRIYORUM. AİLESİNE VE TÜM SEVENLERİNE SABIRLAR DİLİYORUM. 
SENİ HEP ŞEN KAHKAHALARINLA HATIRLAYACAĞIM SEVGİLİ TUBA…MEKANIN CENNET OLSUN.











22 Ekim 2014 Çarşamba

Amerika'da tatlı tatlı...

Hedeflerimiz belliydi. Gitmeyi istediğimiz restoranları eşim, pastaneleri ise ben belirlemiştim. Dönüş yolunda gururla yanlarına tik attığım bu çılgın pastaneler benim bu aralar kurmaya çalıştığım pastanemde bana ilham kaynağı oldular. Fransız tatlılarının yanısıra uzak kıtanın tatlıya yaklaşımı da hayli etkileyici oldu benim için. 
Evet İrmik hanım pastanesi yakında Urla'da Sanat Sokağı'nda faaliyete geçiyor. Bu tıpkı yarattığınız bir roman kahramanına gerçek hayatta rastlamak kadar tarifsiz bir duygu. Buradan tekrar bu isimle beni özümseyen, sıkılmadan takip eden, destek veren tüm tatlıseverlere teşekkür ederim.
Yolu Urla'dan geçen herkesi bekliyorum.

Gelelim Amerika'daki tatlı maceramıza...
San Francisco Victoria Pastry Company'de Cannoli...
İtalyanların bu enfes tatlısını girdiğiniz her italyan lokantasında deneyebilirsiniz.
Ama bu pastanedeki bir başkaydı doğrusu.
CANNOLİ


Tartine Bakery'nin fenomen olmuş kruvasanı ve morning bun'ı…
Bol tereyağı bol lezzet kokan fırının önünde sabahın sekizinde kuyruk oluyor. Hemde ara sokakta,merkezden uzak bir noktada konumlanmasına rağmen...

Morning Bun- tarçın şeker tereyağı lezzeti
Miette'te kapkek…
Romantizm kokan bir pastane… pastel tonlar, saf lezzet.
Defne'nin favorisi... 

DEFNE&CUPCAKE


Gördüğüm görebileceğim en zengin market…
Ben böyle un çeşidi görmedim.
Evet aşağıda gördüklerinizin tümü un ve türevleri.

WHOLE FOODS MARKET


Craftsman&Wolves'da rebel within...
İçindeki asinin adı bildiğiniz yumurta.
Müthiş bir çörek.
Pastanede siyah rengin hakim olduğu ve sunulan herşeyin renk olarak patladığı bir mekan.

REBEL WITHIN
Evde akşam saatlerimizin vazgeçilmezi Kapkek savaşları yarışmasından tanıdığımız Sprinkle Cupcakes dükkanına gittik. Tabii Defne coştu.



New York'ta bir efsane olan Crack pie Momofuku milk bar'da kahveyle birlikte test edildi, onaylandı. O nasıl bir tat öyle! Badem cenneti…
CRACK PIE


Soho'da bir fransız şefin mekanı ve yüzyılın keşfi gibi satılan Cronut. Kruvasan Donut karışımı.
Erken gitmemize rağmen yetişemedik bitmişti. Şaka gibi, uzun bir kuyrukta 20 dakika beklettiler ve sonrada bitti dediler. Döverler burda adamı valla….


Ve bloğumda en çok aranan tatlı Magnolia Puddingin evi Magnolia Bakery…
Ev tadında bir mekan...
Evet kağıt kaplarda satılıyormuş, evet tadı da enfes, ama inanın benim tarifte bir o kadar güzel oluyor…Ben orjinalini daha tatlı bile buldum.



Çok çok yürüdüğümüz için şekeri de yaktık demek isterdim ama Amerika'dan kilo almadan dönmek neredeyse imkansız. Hele de turist olunca…



2 Ekim 2014 Perşembe

Erikli Bruschetta

Bedeni bir tuval gibiydi sanki…Yaşadığı her olay ayrı bir darbe atıyordu vücuduna. Tatlı zamanlarda gözlerine vuran yumuşacık bir pembe, hoyrat zamanlarda midesine saplanan ağrı kadar siyahtı bu darbeler.
Resmin tamamlanmasını aslında hiç istemiyordu elbette. Hayat gerçekti. Tüm renklerini ve izlerini bedeninde taşımayı kabullenmişti. Sağına soluna bakıyordu, şükrediyordu… Herkesin resmi farklı çizilmişti çünkü.

Şimdi aşağıdaki resme bakın ve söyleyin…
Bir ekmek dilimi üzerine koysak şöyle sulu şekerli bir meyve damağınızda hangi renk darbe bırakır?
Deneyin ve söyleyin. Bordonun en tatlı tonu değil mi sahi?

Mürdüm eriği mevsimi, pişerken bıraktığı suyun rengine inanamıyor, her seferinde yeniden aşık oluyorum. 


Bu dönem pazarlarda bolca göreceksiniz. Bir iki haftaya gidecek aramızdan. Müthiş bir meyve. Hem lezzeti hem enerjisi mükemmel, hem de lif bakımından çok zengin.


Blogger olunca ara ara hediye geliyor firmalardan… Koroplast beni yeni adresimde bulup paket göndermiş. Çok teşekkür ederim kendilerine.
Bu tarifimde tepsiye göre hazır kesilmiş pişirme kağıtlarını kullanma fırsatım oldu.



Tarife gelince, çok kolay…
400 gr erik
6 yemek kaşığı
yarım paket vanilya
2 yemek kaşığı kadar tereyağı
4 dilim ekmek (ben evde yaptığım tam buğday ekmekle denedim)
dekoru için pudra şekeri

Fırını 180 dereceye ayarlayın.
Erikleri güzelce yıkayın, ikiye bölün, çekirdeklerini alın.
Şekerden iki kaşık ayırın, gerisini eriklerin üzerine dökün. Vanilyayı da ekleyin, karıştırın.
Fırın kağıdını ben kenarlardan buruşturarak bir tabak yaptım, atın erikleri içine, doğru fırına.
15 dakika sonra tepsiyi çıkarın.
Kenarlara üzerlerine tereyağını sürdüğünüz ekmekleri geri kalan 2 kaşık şekeride serperek yeniden fırınlayın.
Ekmekler çıtır çıtır olacaklar 10 dakika sonra, eriklerde iyice suyunu salıp pişecek.
Şu görüntüye bakar mısınız lütfen?



Sonra servis tabağına aldığınız dilimlerin üzerine erikleri alın bir kaşık yardımıyla. 
Ilınınca üzerine pudra şekeri serpin.
Kahvenin yanına enfes bir tatlı.
Kim demiş bruschetta tuzlu olur diye?


Bu arada Urla'da bir yılımız doldu bile. Soruyorlar bazen özlüyor musun İstanbul'u diye? Cevabım şu oluyor: İstanbul tüm keşmekeşiyle hep orada ve biz burda gerçek huzurun tadını çıkarıyoruz...










20 Eylül 2014 Cumartesi

Fougasse

Eski Roma'da yapıldığı dönemlerden bu yana düz ekmek şeklinde fırınlanan, zaman ilerledikçe farklı ülke mutfaklarında farklı malzemelerle pişirilen bu kır ekmeği; zeytin, peynir, ançüez, kuru domates gibi yöresel tatlarında eklenmesiyle sanki domates sosu olmayan pizzanın ilk formu gibidir. 
İtalyan mutfağında Focaccia, İspanyol mutfağında Hogaza, Balkanlarda Pogaça, Macaristan'da Pogaçsa diye adlandırılan bu ekmek özellikle yaş maya kullanılarak piişirildiğinden hakikaten pizzayı çağrıştırır.
Yapması eğlenceli, yemesi keyifli bu ekmeği ilk fırsatta denemenizi öneriyorum.

Malzeme listesi
1 adet orta boy kırmızı soğan
1 yemek kaşığı zeytinyağı
100 gr. dilediğiniz çeşit bir peynir
biberiye dalları
kalın deniz tuzu







Hamuru için: 
500 gram sert buğday unu
15 gram yaş maya
2 tatlı kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı şeker
2 yemek kaşığı zeytinyağı
300 ml. sıcağa yakın su

Yapılışı:
Un, maya, tuz ve şeker bir kapta iyice karıştırın. Ortasına havuz açın ve suyu oraya doldurun. Bir tahta kaşık yardımıyla suyu una yedirin, elinizi hafif hafif unlayarak hamur elastik bir kıvam alana dek yoğurun. Üzerini nemli bir havluyla örtün ve 1 saat oda sıcaklığında dinlendirin.
Bu arada soğanı piyazlık doğrayın ve zeytinyağında solana dek kavurun. Ama çokda pişirmeyin.
Fırınınızı 200 deredeye ayarlayın.

Hamur kabarınca, soğumuş soğanı ve göz kararı biberiye dallarını hamura ekleyin ve yeniden yoğurun. Biberiyeyi eklemeden önce kesme tahtasında bıçakla hafifçe parçalayarak aromasını çıkarmayı unutmayın. 

Hamuru unlu tezgaha alın ve ortadan iki parçaya bölün. Her bir parçayı merdane yardımıyla veya elinizle bir dikdörtgen açın, sonra verevine fırın tepsisine alın, elinizle hamuru hafif uzatmaktan çekinmeyin ve ortalarına doğru 8 ufak bıçak darbesiyle çizikler atın ve parmağınızla büyütün. Hamur bir yaprağa benzeyecektir.




Sonra dilediğiniz bir peyniri küp küp kesip hamurun muhtelif yerlerine gömün. Ben Antep seyahatinde aldığımız ve yöresel  Antep peynirinden kullandım. Çok yakıştı.

Son olarak en üste biraz un, iri tuz taneler, ve biraz daha biberiye dalı serperek fırınlayın. Yaklaşık 30 dakika sonra üzeri altın rengi olana dek pişirin.







Brunch, kahvaltı, akşam yemeği öncesi peynir tabağıyla aperatif olarak, ister çayla ister şarapla keyifle yiyebileceğiniz bu ekmeğin pişerken mutfağınıza yaydığı kokulara inanamayacaksınız.